mısır için nil ne ise benim için de sen osun kum ve kayadan ibaret kalbimi taşkınlarınla ovaya dönüştürürsün sayende ekinler veririm, hasatlar görürüm yüzüm güler, yüzler güldürürüm ama hayat bu olur da seni bana çok görürse çekirge istilaları talan ederse istikbalimi neyim var neyim yok yitirir kimim var kimim yok kalbime gömersem dünyanın en büyük mezarlığı olarak anılır olursa kalbim duyduklarına kulak asma, sen çağlamaya devam et çünkü ben iki elim kanda da olsa yolculuğun son bulduğunda akdeniz gibi kollarımı açmış sana sarılmak için bekliyor olacağım çağrı öztürk
gidişin gidişatımı değiştirdi sevgilim kadeh dolduruyorum, küllük dolduruyorum çile dolduruyorum artık gün doğumlarını izleyecek mecal yok gün batımlarında yürüyorum eskisi gibi mükellef sofralar kurulmuyor ne laf lafı açıyor ne de çeneler ağrıyor gülmekten kadehler kalkıyor yine fakat çok az tını var artık gidişin gidişatımı değiştirdi sevgilim gündüz işle güçle, gece eşle dostla şarkıyla, şiirle avunuyorum artık ağladığın bir fotoğrafın vardı hani bakıp bakıp güldüğümüz onu hatırlıyorum güldüğün fotoğrafların kalmış bende bakıp bakıp ağlıyorum gidişin gidişatımı değiştirdi sevgilim karnımın tok olduğuna, sırtımın pek olduğuna gözüme toz kaçtığına inandıramıyorum artık senden söz açıyorlar, beni sınıyorlar bakışlarımı pencerelere kaçırıyorum anılar gözlerime perde çekiyorlar gidişin gidişatımı değiştirdi sevgilim sabrımın selamete, çabamın nihayete fikrimin hürriyete ereceği yok artık solmuş saksıda unuttuğun çiçek korkarım sonum ona benzeyecek çağrı öztürk
bu şiir ot dergi, şubat 2019 sayısında yayımlandı.
bu şiir çok sevildi, çok paylaşıldı. özellikle son iki mısrası sosyal medyada solmuş çiçek görselleri ile dolaşıma sokuldu. youtube kanalım için mini belgeseller hazırladığımı bilen arkadaşlarımın bu şiiri seslendirmem gerektiğini öğütlemeleri ile de ortaya bu seslendirme projesi çıkmış oldu.
yağmurdan kaçarken doluya tutulmak gibi bir şey sana rastlamak, yeniden sevmek engeller var biliyorum, ben hep gidiyorum beklerim diyorsun, bekleyemezsin lila pervasızım yanlış yerlerde oksijen alıp karbondioksit veriyorum bunları bana sen söylemiştin sağırlar çarşısında gazeller atıp büyük bütçeli hayaller kuruyorum düşüp düşüp yılanlara sarılıyorum bunları sana ben söylemiştim anlamalısın, kimyalarımız farklı uyuşur diyorsun, uyuşmaz lila uykumuzdan başka neyimiz var? uyumuyorum, sen uykusuz kalabilir misin? geceleri otomobil çakmaklarını andırırlar gözkapaklarımla sigaranı yakabilir misin? tedavilere cevap vermiyor şu yazın zehri kaç kalem tükendi elimde sayabilir misin? bana hep hasret kalacak, bitap düşeceksin telefon hatları kokumuzu taşımayacak taşıdıkça ağırlaşan bir nesne hasret! taşırım diyorsun, taşıyamazsın lila çağrı öztürk