29 Aralık 2024 Pazar

Çağrı Öztürk, 15 yılı aşkın süredir biriktirdiği bestelerini demolar haline getirip sanatçıların beğenisine sundu. 2024 yılı başında üstünde çalışmaya başladığı demolar, 2024 Kasım ayında yayınlanmaya hazır hale geldi. Şimdiye kadar 19 bestesi yayınlanan Öztürk, 2025 yılında 20 bestesini daha demo haline getirip yayınlamayı düşünüyor. 2025 yılında ünlü isimlerden duyacağımız besteleri dinlemek için aşağıdaki linki ziyaret edebilirsiniz.

Dinlemek için tıklayınız.

(Haberler)



25 Aralık 2024 Çarşamba

kendini özlemek

gün gelir insan kendisini de özlermiş
yaş almak demir atmakmış
güvenli limanlara salmakmış serini
kendi köpeğine hoşt der gibi
susturmakmış kalbindeki sesleri
yaş almak bir oyunu anlamak
son hakkın kalmış gibi davranmakmış
gün gelir insan kendisini de özlermiş
koşan yorulan, kana kana içen yanını
coşan durulan, damla damla eriyen karını
gün gelir özlermiş…

bu şiir,
rıhtım dergi, 2024 kasım
sayısında yayımlanmıştır.

15 Kasım 2023 Çarşamba

kalem kıpırtısı

kalem kıpırdamıyorsa anlıyorum

kılı kıpırdamamış kimsenin
ne biri birini sevmiş delice
ne biri birine sövmüş dahice
kalem kıpırdamıyor, anlıyorum
kılı kıpırdamamış kimsenin

bir sokak yaz diyorum hiç değilse
at kendini o sokağa
fesleğenlerden bahset satır aralarında
hafif bir rüzgar olsun mutlak
fesleğenler salınırken kokularla yürü
bir şarkı tuttur sevdiğin bir şarkıcıdan
ne çoklar ne az söylüyorlar
yeni yeni şarkılar yaz, söylesinler
sen ellerini cebine sok, eşlik et
ıslık çalmayı bir yazamadın

bir yağmur yaz, ıslan
ahmak ol bir kez de ne olur!
çok mu ıslandın?
bir saçak altı yaz, sığın
bir kız yaz yağmur dinmeden, yaprak yeşili gözleri olan
sığındığın saçağın altına gelsin toprak kokuları eşliğinde
saçı, yüzü ıslak
sonraki nota kısmetine
ama en az fesleğenler kadar güzel kokacaktır
renkli gözlü kızlar hep güzel kokarlar
tanış, sokul, utanma
kötü yazmadıysan bir şey olmaz
adı ne olsun?

ağzındaki metalik tadı siliver yahu
çilekleri nereye yazdın?
mevsimi değilse de oldur
yeni bir gökyüzü yaz, alabildiğine mavi, bulutsuz
sen yaz, kağıt yoksa duvarlar var
mürekkep yoksa kiremit taşlar
içindekiler için bir solukta yaz
adalet yaz, özgürlük yanında geliyormuş
içerdekiler soluksuz

yaz ki kış olmasın.


 bu şiir,
 rıhtım dergi, 2023 kasım
 sayısında yayımlanmıştır.

25 Temmuz 2023 Salı

bilakis

bir fırtınadan farksızdı ayrılığımız
başımı eğdim bir süre geçmesini bekledim
ama sen ah sen bu gayri ihtiyarı tutumu
kendine has zannetmiş ve pek sevinmişsin
hiç kimse vazgeçilmez değil hâlâ öğrenmemişsin

yalan yanlış atıp tutma ardımdan
her şeye rağmen saygı göster en azından
giden gitti, kalan sağlarınla övün sen
kaybeden ben değildim inan
bilakis sen!


bu şiir,
rıhtım dergi, 2023 temmuz
sayısında yayımlanmıştır.

16 Nisan 2023 Pazar

mermi ıslıkları

iki karanlık sokaktır gözleri
hangisine dalsam bir tetik çekilir
mermi ıslıklarıdır kulağımda sesi
çekirdekleri kalpte yer edinir

o ki saçlarıyla azgın denizleri
o ki kokusuyla tesirli içkileri
o ki kavgası küfrü kıyametiyle
mumla aratır, aramam diyeni



bu şiir, 
rıhtım dergi, 2023 nisan
sayısında yayımlanmıştır.

6 Kasım 2022 Pazar

ayrılık

kaçırma gözlerini, gözlerime bak
ayrılık da ölüm gibi, kaçınılmaz
sakat bir at düşün, ağır aksak
acısına son ver, bu ayıplanmaz

ger ecel okunu, bırak gelsin
senden gelene kıl kıpırdatılmaz
hiç tereddütsüz muzaffersin
kalbim hedef olur, milim şaşmaz






bu şiir, 
rıhtım dergi, 2022 kasım
sayısında yayımlanmıştır. 

19 Şubat 2022 Cumartesi

bitti

söz bitti
artık kâr etmez
ne bir tembih ne de teselli
o her şeyi hafife alma huyun
alaycı ve de meydan okuyan tavrın
seni kurtarmaz
kendi gerçeğinden

ses bitti
tuzlu kahveyi içene bir hâl oldu
evlilik aşkı bitirir mi bilinmez
ama arkadaşlıkları bitirdi
sen de bumeranga dönmüş ilişkilerin
ilişiği olmamak için, üstüne
yalnızlık pelerini çektin

yol bitti
kendini bildin bileli gidiyorsun
bavulunun bir gözü hep kapıda
hatırı sayılır bir veda geçmişin
gündeminden düşürdüğün
nice felaketin oldu

oyun bitti
kendinle satranç oynuyorsun
aynı anda hem kazanan
hem kaybedensin
neticede






bu şiir, 
rıhtım dergi, 2022 ocak
sayısında yayımlanmıştır. 



24 Ocak 2022 Pazartesi

güreş

telefonum titriyor
nicedir çalmaz
tir tir titrer

bilmem ne bankasından
yorulmuş kibarlığıyla bir kadın
adımı telaffuz ediyor
belli ki durumlar lacivert

önce bir peşrev
doğum tarihi: gün, ay, yıl
ardından bir el ense
baba adı?
kısa bir düşünce anı
uzun bir sessizlik
ve hakim olamadığım bir gülüş

bilmem ne bankasından
çevik merakıyla kadın
adımı “hayırdır” anlamında
bir defa daha telaffuz ediyor
güreşe geri dönüyorum

ne o, neden güldüğümü soruyor
ne ben, beni ben olmaktan çıkaranın
ben, ben miyim sorusuna yanıt oluşunun
absürtlüğünü izah ediyorum
bir ödeme sözü ona yetiyor
bin ödenen bedel
nedendir, bana yetmiyor





bu şiir
rıhtım dergi, 2021 kasım
sayısında yayımlanmıştır.


30 Eylül 2021 Perşembe

ayrılık sonrası

şimdi sen içkinin su gibi aktığı gecelerde
parlak ışıklar altında dans ediyorsun
şimdi sen yapay cennetleri andıran şehirlerde
sefanı sürüyor, gününü gün ediyorsun
çünkü sana dayatılan bu
çünkü doğrusu bu sanıyorsun
oysa kapalı kapılar ardında
fısır fısır konuşuluyorsun
oysa kapalı kapılar ardında
dillere dolanıyorsun

olsun…
denizi, güneşi, kumu senin olsun hayatın
dağı, taşı, toprağı varsın bana kalsın

-bana bir ceset torbası,
hanımefendi’ye de bir uyku tulumu lütfen!




bu şiir
rıhtım dergi, 2021 eylül
sayısında yayımlanmıştır.




31 Temmuz 2021 Cumartesi

kendimi yanına bir atsam

sır değil, saklamadım
kendimi hiç aklamadım
sana karşı başım eğik
gel dedin, varamadım

ah! ah! ah!

kendimi yanına bir atsam
bir atsam, bir atsam…
kıvrılsam, sokulsam dizlerine yatsam
özledim kokunu, duysam, solusam
bir oh desem, bir oh desem



bu şiir
rıhtım dergi, 2021 temmuz
sayısında yayımlanmıştır.

25 Haziran 2021 Cuma

fedai

gözlerini düşünecektim
gözaltındakileri düşünürken buldum kendimi
hürriyet kavgası, hür niyet bırakmadı, bitti
aşkı, aşkımızın önüne geçti
olsun, varsın biz zayi olalım
zayiatsız muzaffer olunmaz
buna kani olalım

seni hep sevdim, seni hep seveceğim
ve şu iki dizeyi dilden düşürmeyeceğim:
ben gönlümü izmir limanı’na demirledim
alsancak’ta al kanımla adını heceledim





bu şiir
rıhtım dergi, 2021 haziran
sayısında yayımlanmıştır.

1 Haziran 2021 Salı

Yakışıklı

Çok yakışıklıydı, bu su götürmez bir gerçekti. Pazar günleri yeni müdavimi olduğu sahildeki çay bahçesine uğradığında herkesin dikkatleri üzerinde toplanırdı. Kafedeki kızların, ona servis yaparken elleri ayaklarına dolaşır, siparişleri götürme işi hep erkeklere kalırdı. Kızların sipariş alıp, erkeklerin götürmesi durumu Yakışıklı tarafından garip bir işletme kurnazlığı gibi anlaşılsa da gerçekleri çevresindeki herkes algılayabiliyordu.

Bir süre kızlar arasında cesaret gösterme yarışlarına dönen servisler, sakarlıklar silsilesiyle sonuçlanınca Yakışıklı’nın servisini artık hep erkekler yapar hale geldi. Yakışıklı’dan erkekler de etkilenmiyor değildiler elbet; gözlerine girmek için kırk takla attıkları kızların bir başka adam karşısında eriyişleri onları çılgına döndürüyordu.

Daha ilk haftalardan Yakışıklı hakkında efsaneler uydurulmaya başlanmış, uzaktan uzağa seyredip yaftalar yapıştırılır olmuştu. Kızlardan birinin, adamın parmaklarında yüzük olmamasından söz açması bir ilişkisinin olup olmadığı tartışmasını başlattı. Biri nişanlı ya da evli olmamasının kız arkadaşının da olmayacağı anlamına gelmediğini ifade ederken, bir diğeri de arkadaşını destekleyerek bu kadar yakışıklı bir adamın boş bırakılmayacağından dem vuruyordu. Ama her halükârda Yakışıklı hakkında yeterli bilgilerinin olmaması, durumu muallak bırakıyordu. Sonuç olarak da her biri öğrenecekleri şeyleri zamana bırakarak işlerine koyuluyor, bir yandan da göz ucuyla Yakışıklı’yı takibe devam ediyorlardı.

Haftalar geçiyor, Yakışıklı, yalnız da olsa kafeye gelmeyi sürdürüyordu. Çalışan kızlardan biri, bir defa daha, bu kadar yakışıklı bir erkeğin nasıl yalnız olduğuna anlam veremediğini dillendirdi. Kıza ilgi duyan kafe çalışanlarından Gözlüklü, dikkat kesilip ileri atıldı. Bu düşüncenin yanlış olduğunu, bu sebepten birçok yakışıklı erkek ve güzel kızdan uzak durulup onların yalnızlığa maruz bırakıldığını söyledi. Ardından da kızların üzerindeki şaşkın bakışlardan aldığı güçle kendini de bu örneğin içine katarak, kıza sevgilisi olmadığını iyice açık etmiş oldu. Niyetini anlayan grup gülümseyerek dağıldı.

Yakışıklı, sürekli kitap okuyor. Bazı günler de yanında getirdiği evraklarla ilgileniyordu. Telefonu çaldığı zamanlar ise konuşmaları daima uzun sürüyordu. Şu sıra çalışanlar arasındaki malzeme de buydu. “Adamın bir sevgilisi var ama uzakta bir yerlerde yaşıyor,” diye başlayan diyaloglar, kafalarında yarattıkları kızı başka şehirlere, başka ülkelere götürüp getirmeleriyle birlikte sonlanıyordu.

Sevgilisinden yeni ayrılmış, aşk acısı çekmekten yakınan kızlardan biri, yine bu konu nedeniyle arkadaşlarının başının etini yerken, Yakışıklı’nın elini havaya kaldırdığını gördü. Bir başka arkadaşı ilgilenirken, Yakışıklı’yı gözlemlemeye devam edip, “belki yıkıcı bir ilişkiden çıkmıştır benim gibi o da,” diyerek kendi ajitesiyle adamın durumunu izaha kalktı: “Bu yüzden yalnızdır belki, bu yüzden benim gibi hayatına başkasını sokamıyordur,” diye de sürdürdü.

Arkadaşları kızın durumuna gülmemek için kendilerini zor tutuyorlardı. Kızın, fark edip bozulması üzerine bir tanesi dayanamayıp atıldı: “Yapma şimdi! Olur mu öyle şey canım? Nasıl başka birini sevemezmiş?” dedi. Yakışıklı’yı gösterip, “şimdi şu adam çıksa gelse, sana çıkma teklif etse sen kabul etmez misin?” diye cümlesini bitirdi. Grup sus kesilip, kızın vereceği tepkiyi beklerken kızın soruyu düşünmesi ortamı kahkahaya boğdu. Bunun üzerine kız, küçük bir çocuk edasıyla, “anlayışsızlar,” deyip aralarından ayrıldı.

Bir gün kafenin otoparkında Yakışıklı’nın mütevazı aracı belirdi. Hemen ardından bir başka fakat gösterişli spor araç otoparka giriş yapıp Yakışıklı’nın aracının yanında durdu. Yakışıklı, aracından inip, yanındaki araca yöneldi. Araçtan inen bir adamla sarılıp öpüştükten sonra kol kola kafeye yöneldiler.

Kafede çalışan erkeklerden biri, durumu görüp kızlara işaret etti. Kızlar, bir kadınla teşrif edeceği günü bekledikleri Yakışıklı’nın kafeye kendi yaşlarında bir erkekle varmasına şaşırdılar. Erkekler şaşkınlıktan ziyade sevinç duyup, bu durumu, leyhlerine çevirmek için bir fırsat olarak gördüler. Haftalardır sinir oldukları Yakışıklı için aradıkları yaftayı artık bulmuşlardı.

Gülüşerek oturacakları masaya yönelen Yakışıklı ve arkadaşı etraftaki gözlerin farkındaydılar. Yakışıklı, arkadaşına yanlış anlayacaklarından söz açtı. Arkadaşı hak vererek gey olanlara sırf bu yüzden gıcık olduğunu söyledi. Eskisi gibi erkek arkadaşlarının omzuna kolunu atamıyor olmasından şikâyet etti.

Erkekler bir süre kızları bu şekilde dalgaya aldılar. Yakışıklı ve arkadaşı saatlerce süren sohbetlerinin sonunda hesabı istediler. Hesap geldiğinde pamuk eller ceplere gitmişti; ama Yakışıklı’nın cüzdanından hesabı ödeyecek miktarda para çıkmıyordu. Cüzdanı döviz doluydu. Derken arkadaşı hesabı ödedi. Erkekler gey yaftasının üzerine bir de fakir sıfatı eklediler. Kızlara haftalardır aradıkları cevapların bunlar olduğunu söyleyip gevrek gevrek gülüştüler.

Bir hafta sonra, çalışanlardan biri yeniden Yakışıklı’nın servisini almak için yaklaştı. Siparişleri not ederken gözüne masada duran bir ecza poşeti takıldı. İçinde birkaç kutu ilaç vardı. Yakışıklı’nın siparişini aldıktan sonra masadan ayrıldı. Kafeye giriş yapacağı sırada bir başka arkadaşıyla karşılaşıp Yakışıklı’dan söz ederek mutfağa yöneldiler.

Kızların, erkekler arasında dolaşan “Hasta Adam” söylemlerini fark etmeleri uzun sürmedi. Duyumları aldıkları an hemen hemen hepsi kısa bir sessizliğe büründüler. Bir yakınlarının kötü haberini almışçasına üzüldüler. Sonra inanmak istemeyerek karşı çıktılar. Birbirlerine, adamın yalnızlığının sebebini bulmayı niçin bu kadar önemsediklerini sordular. İçlerinden biri bu soruya yanıt aramalarına fırsat vermeden su koyuverdi.

“Hasta olduğu için mi gerçekten?”

Bir başkası:

“Çok mu ciddi acaba?”

Erkekler, AİDS olma ihtimalini ortaya attılar. Kalabalık bir anda fokurdadı. Herkes farklı farklı söylemler, jestler, mimikler ortaya koydu. Sonra her zaman olduğu gibi Yakışıklı hakkında yeterli bilgiye sahip olmadıkları gerçeğinden bahsetti aşk acısı çeken kız. Ve ardından;

 “Yalnızca bir poşet ilaç gördük. Belki ilaçlar onun değildir. Belki bir yakınınındır. Belki de onundur, evet hastadır; ama neden hep en ağır hastalıklardan söz edip duruyoruz? Hepimiz hasta oluyoruz, ilaçlar alıyoruz. Mühim bir şey olmayabilir,” diye sürdürdü. Kalabalık, bir başhekim gibi, ciddi ciddi açıklamalarda bulunan arkadaşlarını, metanetli olmanın gerekliliği bölümüne gelmesiyle birlikte terk etti.

Ertesi sabah, Yakışıklı, yoğunluktan akıllardan çıkmıştı. Hep birlikte, kafede satmakta oldukları bir içeceğin reklam posterlerini camekânlara asma telaşına düşmüşlerdi. Ürünün reklam yüzü olan güzel aktris karşısında büyülenen erkekler, posterlerden birer tane de kendilerine alıp, odalarına asıp asamayacaklarından bahsediyorlar, aralarında eğleniyorlardı.

Akşamları çalışanlarıyla görüşüp performanslarını değerlendiren, onlarla sohbet eden şefleri rutin işleyişi bozmadı. Ancak bu toplantı diğerlerinden biraz farklıydı. Şef gergindi. Çalışanlarına bakıp, kaytardıklarından, sürekli aralarında fısıldaşıp bir şeyler kaynattıklarından yakınıyordu. Sözlerinin sonunda kendisini sükûnetle dinleyen çalışanlarına bu durumu açıklayıp açıklayamayacaklarını sordu. Kalabalık şeflerinin bu ani çıkışı üzerine şaşkına döndü. Mırın kırın seslerinin ardından çalışanlardan biri Yakışıklı’dan söz açtı. Şef bu durum üzerine meraklanarak durumu açıklığa kavuşturmalarını istedi. Biraz fikir edinince, kendisi de personellerinin merakına ortak olmuş, kafalarındaki sorunun cevabını bulup bulamadıklarını öğrenme gayreti içine girmişti.

“Evet, çok yakışıklı olduğu doğru… Böyle birinin yalnız olduğuna şahsen ihtimal vermiyorum. Gerçekten ilginç olur,” dedi ve devam etti: “Zaten bunu nereden çıkardınız, belki nişanlısı vardır, belki evlidir, kafeye yalnız geliyor olması hepten yalnız olduğu anlamına gelmez ki?”

Kızlardan biri atıldı: “Şefim, iki elinde de yüzük yok.”

Kalabalık kızı destekledi. Kimi başını salladı, kimi mırıldandı. Şef, bunun üzerine devam etti:

“Belki var olan bir ilişkisi yeni sonlanmıştır. Hırpalanmıştır, yalnız kalmak, kafasını dinlemek istiyordur… Geydir… Fakirdir. Hastadır… Bir yakını hastadır, annesi, babası, kardeşi… Kimseyle ilgilenecek durumda değildir… Doymuştur belki, olamaz mı?”

Çalışanlar, haftalardır üstünde durdukları ihtimalleri bir başka ağızdan duyunca çok da şaşırmadılar. Şef de personellerine parlak bir fikir sunamadığının farkına varıp; “Vardır bir bildiği,” diyerek toplantıyı sonlandırdı.

O toplantının ardından, ekip daha dikkatli davranmak konusunda fikir birliğine varmıştı. Neyse ki Yakışıklı adeti olduğu üzere kafeye teşrif ettiğinde çalışanların böyle bir zahmete girmelerine gerek kalmayacaktı. Yakışıklı kafenin girişinde belirdiğinde, çalışanlar servis tepsilerini ellerinden düşürdüler, çay ikramı yaptıkları müşterileri yaktılar; erkekler kekeme olurken, kızların dilleri tutuldu. Çünkü yakışıklı, kafeye, kafenin dört bir yanında asılı posterlerde tebessüm eden o güzeller güzeli aktrisle beraber teşrif etmişti.

Yalnız değildi.






bu öykü, 
rıhtım dergi,  2021 nisan 
sayısında yayımlanmıştır.

10 Mayıs 2021 Pazartesi

yelen

ilanı harp! ilanı harp!
yatıyoruz, kalkıyoruz
ilanı harp!
ne çıkar sanki
ne olur bir gün
ilanı aşk edilse…
 
savaş boyalarımızı silsek
tavşan uykularına nihayet
deliksiz bir uyku çeksek
güne tebessümle başlasak
işe güce, çarşıya pazara
- öğrencilerden öğreneceğimiz
çok şey var -
onlarla okullara
dur ihtarlarına muhalefet
aşağıya bakmadan
pürneşe yol alsak
tuzak tutumundan müsterih
selam alıp versek, hâl hatır sorsak
karınlarımız gülmekten ağrısa
yanaklarımız sevinçten ıslansa
ne çıkar sanki
geceleri dudaklarımıza değen o son şey
sigara izmariti değil, bir başka dudak olsa
geceleri dudaklarımıza değen o son şey
içki matarası değil, bir başka dudak olsa
ne çıkar sanki
ne olur bir gün
ilanı aşk edilse...






bu şiir
rıhtım dergi, 2021 nisan
sayısında yayımlanmıştır.

30 Ocak 2021 Cumartesi

hasbihâl

doğru söyledim
kovuldum dokuz gönülden
yağmur yağdı, yürüdüm
yağmur dindi, yürüdüm
o yağmurlarda ıslanmadım alaattin
sırılsıklam oldum, sırılsıklam
yol ayrımlarında yalnız kalmadım
yapayalnız kaldım, yapayalnız
eksik kalışım bile eksik anlatılıyor
kızılcık şerbetlerine kandım sanılıyor

yardım ummam alaattin, nafiledir bilirim
bir dokunduğumdan bin ah işitirim
sonra öyle olur ki, yardım umduklarıma,
yardım ederken bulurum kendimi

nankörlerden kaçtım alaattin
hayırı hasenatı bıraktım
mum gibi yandım senelerce
fakat ben hep karanlıktım

bir sigara yak alaattin
bir sigara da ben yakayım
böyle olmuyor, biliyorum
her hikâyenin sonu aynı
çok sigara çok kül alaattin
çok sigara çok kül…





bu şiir

rıhtım dergi, 2021 ocak

sayısında yayımlanmıştır.


rihtimdergi.com/hasbihal

1 Ocak 2021 Cuma

 

SESİ LACİVERT GELİYORDU Çıktı!

Korona'dan sonra sahnede de izleyebileceksiniz!

Sesi Lacivert Geliyordu, Çetin ve İdil isimli iki gencin aşkını, çiftin yakın arkadaşları gözünden anlatan 4 kişilik bir tiyatro oyunudur.

Zeynep ve Mehmet, Çetin’in; Selin ve Cenk, İdil’in yakın arkadaşlarıdır.

Oyun boyunca görmediğimiz İdil-Çetin çiftini bu arkadaşlar aracılığıyla tanıyoruz. Çetin ve İdil’in tanışma hikayelerinin anlatımıyla başlayan oyun, sonrasında geçen altı yıllık bir süreci ele alıyor.

Bir dram olarak verilen aşk hikayesi, anlatan çiftlerin hayat rutinlerinde yaşadıkları gülünç olayların harmanlanmasıyla oyun içindeki komedi unsurunun da aynı oranda dengelenmesini sağlıyor. Başından sonuna kadar seyircinin dinamik tutulması planlanarak yazılan metin, olayların zaman aralıklarının uzunluğu sebebiyle çok sahneli ama hızlı geçişlerle temponun düşmesine izin verilmeyecek kadar seri bir işleyişle kotarılıyor.

Zeynep ve Mehmet’in salonu bir sahne dekoru, Selin ile Cenk’in salonu da bir başka sahne dekorudur. Oyunun sonuna kadar iki dekor kullanılırken dört oyuncu sadece final sahnesinde kullanılan bir başka dekorda (bir davette) bir araya geliyorlar. (Bu durum iki oyuncu ayrı, diğer iki oyuncu ayrı olacak şekilde prova alınmasına olanak sağlıyor.)

Edinmek isterseniz link:

https://www.kitapyurdu.com/sesilacivertgeliyordu


26 Kasım 2020 Perşembe

istifham

emekler var
ne olacaklar?
dudak mı bükeceğim?
acı bir tebessümle mi anılacaklar?
emekler var
yok sayılan
yok mu sayacağım?
hep aklımdalar

çağrı öztürk



14 Eylül 2020 Pazartesi

huzur yalnızlıkta

 

Dergilerde yayımlanan şiirlerim başta olmak üzere, şiirlerim arasından yaptığım seçki ile oluşturduğum Huzur Yalnızlıkta adlı kitabım çıktı. Okurunu bulması dileğiyle. Sağlıcakla kalın.

Edinmek isterseniz link:

1 Temmuz 2020 Çarşamba

yamyamlar apt.

sert sessiz bir adam
tek tabanca yaşıyor
mutfak tezgahında şiirler yazarak
belli ki yemek yapmayı pek sevmiyor

çayı kahvesi hep önünde
sigarayı bırakmış, başlaması an meselesi
ışıkları sabaha dek yanıyor
içindekileri söndürmüş besbelli

adımları sık, eli kolu hareketli
telefonla konuşuyor bilhassa geceleri
aralık perdesinden gözler süzülüyor
meraklı gözler yegane misafirleri

sessizlik istedikçe sesi yükseltiyorlar
yamyamlar apt. no: 10 posta adresi
yalnızca faturalar geliyor bol vergili
meclis lokantasında yemek için bile
parası kalmıyor düşünce giderleri

çağrı öztürk






bu şiir,
çerçi dergi, mayıs 2020
sayısında yayımlanmıştır.

6 Mart 2020 Cuma

yetim

bir tabanca kabzası gibi iner enseme her gün
sert, soğuk, acılı temasıyla muteber yetimlik
mezar taşı yok diye resmiyet kazanamamış
gayri resmi acılar musallat eden ebeveynlik

serde yıkımını bekleyen çıplak bina sükûneti
kapısı penceresi yok fakat yumrukları kurulu
tad alma duyusu elinden alınmış bir gençlik
yapma çiçeklere su vermek her umut ediş

çağrı öztürk





bu şiir
uluslararası PEN tarafından desteklenen edebiyat platformu
ilkyaz, mart 2020
sayısında yayımlanmıştır.

www.ilkyaz.world/cagri-ozturk

1 Şubat 2020 Cumartesi

yoğruldum

çok güzel günler heba ettim
gönüllü hapishanelerde
bir avuç türk lirası için

çok güzel şarkılar feda ettim
bağır çağır söylemek dururken
duvarlara fısıldayarak

çok güzel sevgililerden geçtim
muazzam yalanlar söyledim
kaçtım, en yürek isteyen şeyi yapıp
o gözlerden, o dudaklardan
korkak yaftasını yemeyi dahi göze alarak

tükettim istemsizce güzel olan ne varsa
çok kötü günler eda ettim
hep yalnız, hep bir başına
her bir şey dışa vurulmaya alesta iken
yine yanlış anlaşılarak, yine yanlış anlatılarak
içimi içime sığdırıp sindim
yoğruldum

çağrı öztürk







bu şiir
paragraf dergi, şubat 2020
sayısında yayımlanmıştır.

1 Ocak 2020 Çarşamba

değiştik

az kaldık
yetemez olduk artık başkalarına
unuttuk hayat koşuşturmasından
nasıl sevilir...

sağa sola sallanan başlar
hayır diyen dudaklar olduk
kurumuş betonlar üzerinde kedilerin pati izleri
avlayamadıkları kuşlar için su biriktirirken
kusursuz sandığımız planlar yaptık
her biri bir dahakine işe yarayacaktı
kül yutmayacakken isine bulandığımız yalanlar gibi

kum saatlerimizi çevirip durduk
çok çalıştık, rakamlarla ölçtük saadetimizi
yanlış anladığımızı yaymakta ustalaştık
yanlışlar doğru sanılır oldu

yağmur şırıltısını, şömine çıtırtısını
banknot hışırtısına değiştik
hâl böyle olunca, hep dahasını umunca
topladı pılısını pırtısını
gitti insanlık

çağrı öztürk








bu şiir
neyzen dergi, ocak 2020
sayısında yayımlandı.



ilk yayınlandığı günden beri bu şiirimi de seslendirmek aklımın bir ucunda duruyordu. korona günlerinde geçirdiğimiz ev karantinası bu fikri gerçekleştirebilmem için zaman sağlamış oldu. iyi dinlemeler, iyi seyirler.


1 Kasım 2019 Cuma

nil

mısır için nil ne ise
benim için de sen osun
kum ve kayadan ibaret kalbimi
taşkınlarınla ovaya dönüştürürsün
sayende ekinler veririm, hasatlar görürüm
yüzüm güler, yüzler güldürürüm

ama hayat bu olur da seni bana çok görürse
çekirge istilaları talan ederse istikbalimi
neyim var neyim yok yitirir
kimim var kimim yok kalbime gömersem
dünyanın en büyük mezarlığı olarak anılır olursa kalbim
duyduklarına kulak asma, sen çağlamaya devam et
çünkü ben iki elim kanda da olsa
yolculuğun son bulduğunda
akdeniz gibi kollarımı açmış
sana sarılmak için bekliyor olacağım

çağrı öztürk






bu şiir
rıhtım dergi, kasım 2019
sayısında yayımlanmıştır.

www.rihtimdergi.com/nil

1 Şubat 2019 Cuma

gidişin gidişatımı değiştirdi

gidişin gidişatımı değiştirdi sevgilim
kadeh dolduruyorum, küllük dolduruyorum
çile dolduruyorum artık
gün doğumlarını izleyecek mecal yok
gün batımlarında yürüyorum
eskisi gibi mükellef sofralar kurulmuyor
ne laf lafı açıyor ne de çeneler ağrıyor gülmekten
kadehler kalkıyor yine fakat çok az tını var artık

gidişin gidişatımı değiştirdi sevgilim
gündüz işle güçle, gece eşle dostla
şarkıyla, şiirle avunuyorum artık
ağladığın bir fotoğrafın vardı hani
bakıp bakıp güldüğümüz
onu hatırlıyorum
güldüğün fotoğrafların kalmış bende
bakıp bakıp ağlıyorum

gidişin gidişatımı değiştirdi sevgilim
karnımın tok olduğuna, sırtımın pek olduğuna
gözüme toz kaçtığına inandıramıyorum artık
senden söz açıyorlar, beni sınıyorlar
bakışlarımı pencerelere kaçırıyorum
anılar gözlerime perde çekiyorlar

gidişin gidişatımı değiştirdi sevgilim
sabrımın selamete, çabamın nihayete
fikrimin hürriyete ereceği yok artık
solmuş saksıda unuttuğun çiçek
korkarım sonum ona benzeyecek

çağrı öztürk








bu şiir
ot dergi, şubat 2019
sayısında yayımlandı.



bu şiir çok sevildi, çok paylaşıldı. özellikle son iki mısrası sosyal medyada solmuş çiçek görselleri ile dolaşıma sokuldu. youtube kanalım için mini belgeseller hazırladığımı bilen arkadaşlarımın bu şiiri seslendirmem gerektiğini öğütlemeleri ile de ortaya bu seslendirme projesi çıkmış oldu.


Sayfa Başına Dön